Su ve İklim Değişikliği

img
img

Günümüzde sözü edilen küresel iklim değişikliği, fosil yakıtların yakılması, arazi kullanımı değişiklikleri, ormansızlaştırma ve sanayi süreçleri gibi insan etkinlikleriyle atmosfere salınan sera gazı birikimlerindeki hızlı artışın doğal sera etkisini kuvvetlendirmesi sonucunda yerkürenin ortalama yüzey sıcaklıklarındaki artışı ve iklimde oluşan değişiklikleri ifade etmektedir.

Gezegenimizin atmosferi tıpkı bir sera gibi çalışır. Yeryüzüne ulaşan güneş ışınlarının neredeyse yarıya yakını yeryüzünden yansır. Atmosferimiz, sera gazı olarak da nitelendirilen karbondioksit, metan, su buharı, ozon, azot oksit vb. gazlar sayesinde yeryüzünden yansıyan güneş ışınlarının bir kısmını tekrar yeryüzüne gönderir. Sera gazları sayesinde yeryüzündeki ortalama sıcaklık, insanlar, hayvanlar ve bitkilerin hayatını sürdürmesine imkan verecek bir ısı düzeyini, 15°C’yi yakalar. Sera gazları olmasaydı, yeryüzünün ortalama sıcaklığı -18°C civarında olurdu.

Belli başlı sera gazlarının bu gazlar içinde bulunma oranları şu şekildedir:


Karbondioksit (CO2) : %72
Metan (CH4) : %19
Diazotmonoksit (N2O) : %6
Florlu Gazlar : %3

Başta kömür olmak üzere fosil yakıtların yakılması, atmosferdeki karbondioksit oranının artmasındaki ana sorumludur. IPCC’ye (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) göre 2004 yılındaki insan kaynaklı sera gazı emisyonlarının %56’sı fosil yakıt kullanımında ortaya çıkan karbondioksite aittir. Ormansızlaşma da %17’lik bir paya sahiptir .

Fosil yakıtlar arasında ana sorumlu olarak "kömür" karşımıza çıkar. Küresel ölçekte birincil enerji talebinin %27’si kömürden sağlanırken, enerji kaynaklı sera gazı emisyonlarının %43’ü kömür kaynaklıdır. Kömürü %36 ile petrol, %20 ile doğalgaz takip eder . Kömür, üretilen bir birim enerji başına doğalgazın 1,7 katı CO2’yi atmosfere salar.

Ayrıca çimento üretimi karbondioksit, tarım ve katı atık düzenli depolama sahaları metan gazı salmaktadır. Gübre kullanımı ve naylon üretimi, diazot monoksit ve buzdolabı ile klimalar florine sera gazı emisyonlarını artırmaktadır. Arazi kullanımı değişiklikleri de iklim sistemini önemli ölçüde etkilemektedir. Tarım amaçlı kullanım için arazi açılması, koyu renkli yüzeyin miktarını artırmakta ve sonuç olarak gelen güneş radyasyonu yansımaktan çok emilmektedir. Arazi açılması ayrıca, ormanların tahrip edilmesi nedeniyle, karbondioksiti tutan ve depolayan ağaç ve bitkilerin azalması anlamına gelmektedir. Şehirleşme, şehir ısı adalarının, yani şehirlerde çevrelerine göre daha sıcak alanların oluşmasına yol açmaktadır.

İklim Değişikliğinin Etkileri Nelerdir ?

İklim değişikliğinin etkisi sıcaklıklardaki artıştan ibaret değil. Kuraklık, seller, şiddetli kasırgalar gibi aşırı hava olaylarının sıklığı ve etkisinde artış, okyanus ve deniz suyu seviyelerinde yükselme, okyanusların asit oranlarında artış, buzulların erimesi gibi etkenler sonucunda bitkiler, hayvanlar ve ekosistemlerin yanı sıra insan toplulukları da ciddi risk altındadır.

İklim değişikliği canlı yaşamı ve su kütlelerini etkilemektedir. Birleşmiş Milletler tarafından 21 Mart 2020 tarihinde hazırlanan rapor ile diğer kaynaklardan iklim değişikliği ve su konusunda derlenen bazı bilgiler aşağıda yer almaktadır.
İklim değişikliğinin su talebi üzerindeki etkilerinin değerlendirilmesi, değişen iklim koşullarında su talebinin karşılanmasını sağlamak için oldukça önemlidir.
Gezegen ısındıkça, iklim değişikliği etkileri su kaynaklarında kolaylıkla görülebilmektedir.
İklim değişikliği sebebiyle birçok bölgedeki sel ve kuraklık olaylarının yoğunluğu ve sıklığını artırması beklenmektedir.
İklim değişikliği, ısı dalgaları, benzeri görülmemiş yağışlar, fırtınalar ve fırtına dalgalanma olayları gibi aşırı olayların artan sıklığında ve büyüklüğünde kendini göstermektedir.

img
img
img
img

İklim değişikliği kendini daha çok su yoluyla göstermektedir. Her 10 doğal afetten 9'u su ile ilgilidir. Su ile ilgili iklim riskleri gıda, enerji, kentsel ve çevresel sistemlerle artmaktadır. İklim ve kalkınma hedeflerine ulaşacak ise, su adaptasyon stratejilerinin merkezinde olmalıdır.
Su taşkınları ve kuraklık sırasında daha yüksek kirletici konsantrasyonları nedeniyle su kirliliği ve patojenik kirlenme riski daha fazladır.
Küresel sel ve aşırı yağış olayları son on yılda % 50'den fazla ve 1980'den günümüze kadar dört kat artmıştır.
1995-2015 yılları arasında sel ve kuraklık, 166.000'den fazla ölüme sebep olmuş ve üç milyar kişi bu olaylardan etkilenmiştir. Bu olaylar sebebiyle 700 milyar ABD doları toplam ekonomik hasar oluşmuştur.
1995-2015 yılları arasındaki doğal afetlerin % 5'ini kuraklık oluşturmaktadır. Bu dönemde kuraklıktan 1.1 milyar insan etkilenmiş ve 22.000 kişi de ölmüştür. Kuraklık, 100 milyar ABD doları hasar neden olmuştur.
Düzensiz ve belirsiz bir arz ile iklim değişikliği birleştiğinde su sıkıntısı çeken bölgelerin durumunu gün geçtikçe daha kötüleşebilir. Ayrıca, bugün su kaynaklarının hala bol olduğu bölgelerde zamanla su stresi yaşamaya başlayabilir.
İklim değişikliği neticesinde su sıcaklıklarında artış olabilir ve su kalitesi sıcaklıktan olumsuz etkilenebilir.
Su sıcaklığında artış, suda düşük çözünmüş oksijen konsantrasyonuna sebep olmaktadır. Bu durumda tatlı su kütlelerinin kendi kendini temizleme kapasitesi azalabilir ve su kalitesi olumsuz etkilenebilir
Yağış ve sıcaklıktaki değişimler, karasal su bütçesini doğrudan etkilemektedir.
İklim değişikliği sonucu artan sıcaklıkla buzulların erime hızı artmaktadır.
İklim değişikliğinin etkileri, tropikal bölgelerde daha fazla etkisini göstermektedir. Tropikal bölgelerdeki adalarda bulunan küçük ülkeler veya şehirler genellikle afetlere ve iklim değişikliğine karşı çevresel ve sosyoekonomik açıdan savunmasızdır ve birçoğu artan derecede su stresi yaşayabilir.
İklim değişikliği su kaynaklarının güvenli yönetilmesini ve sağlıklı su üretilmesine olumsuz etkileri söz konusu olabilmektedir.
İklim değişikliği ile birlikte ötrofikasyon, siyanobakteriler ve diğer faktörler sebebiyle ortaya çıkan kirleticiler, hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde insan sağlığı ve ekosistemler için potansiyel ciddi tehditlerle yeni küresel su kalitesi sorunu ortaya koymaktadır.
Dünyanın tatlı su kaynakları giderek artan oranda organik atık, patojenler, gübreler, böcek ilaçları, ağır metaller ve diğer öncelikli kirleticilerle kirlenmektedir.
Evsel, bazı endüstriyel ve tarımsal faaliyetler sonucu atık suların uygun yönetilmemesi neticesinde yer üstü su kaynaklarına besi maddelerinin ulaşması ve uygun sıcaklığın olması sonucu ötrofikasyon oluşmaktadır. Ötrofikasyon küreseldir.
Ötrofikasyon sonucu göldeki tür çeşitliliği azalır, çoğalan ipliksi algler balıkların solungaçlarını tıkayabilir ve ölümlere neden olabilir. Suyun tat ve kokusunda bozulma olabilir.

Yaklaşık bir milyon hayvan ve bitki türünün nesli tükenmektedir. Tatlı suda yaşayan hayvan ve bitki türleri 1970'den bu yana % 84 oranında tükenmiştir.
Küresel ısınmanın neden olduğu sıcaklıklarındaki artış sebebiyle iklime bağlı olarak zararlı alg (mavi-yeşil alg veya siyanobakteri) çoğalmaları birçok su kaynağında görülebilmektedir. Bu algler hem tat/kokuya etki edebilecekleri gibi sulara toksinler de verebilmektedir.
Göller, nehirler ve sulak alanlar gibi su ile ilgili ekosistemler dünyanın biyolojik olarak en çeşitli ortamları arasındadır.
İklim değişikliği sebebiyle özellikle ormanlar ve sulak alanlar da risk altındadır. Ekosistemlerin bozulması sadece biyoçeşitlilik kaybına yol açmamaktadır. Aynı zamanda su arıtma, karbon tutma ve depolama ile doğal taşkın koruma gibi suyla ilgili ekosistem hizmetlerinin sağlanmasının yanı sıra tarım, balıkçılık için su sağlanmasını da etkilemektedir.
Su ile ilgili ekosistemler önemli ekonomik, kültürel, estetik, rekreasyonel ve eğitimsel değere sahiptir.
Sulak alanlarda birikmiş olan karbon miktarı gezegendeki tüm karbonun beşte birinin oluşturmaktadır.
Sulak alan terimi bataklıklar, sığ göller, lagünler ve hatta akarsu deltaları ile 6 metreden sığ kıyı alanlarını kapsamaktadır.
Sulak alanlar atmosferden veya diğer kaynaklardan aldıkları karbonu çok uzun yıllar depolama özelliğine sahiptir.
Küresel hidrolojik, karbon ve besin döngülerini sürdürmeye yardımcı olurlar. Su güvenliğini destekler, doğal tatlı su sağlar, akışları ve aşırı koşulları düzenler, suyu arındırır ve akiferlerin yenilenmesine katkı sağlarlar.
Özellikle ormanların ve sulak alanların birçoğu risk altındadır.
Sulak alanlar büyük karbon depolama havuzlarıdır. Turbalıklar (asidik torf toprağından oluşan, ölmüş bitkilerden meydana gelmiş sulak alanlar) tek başına Dünya'daki ormanlarından iki kat daha fazla karbon depolar. Sağlıklı sulak alanlar karbon depolama işlevi görür, bozulmuş sulak alanlar önemli sera gazı kaynaklarıdır. Sulak alanların boyutu 1970-2015 arasında %35 oranında azalmıştır.
Çoğunluğu bozulmuş ve kirlenmiş olan dünyanın su ile ilgili ekosistemlerinin mevcut durumu endişe vericidir.
İklim değişikliğinin su ile ilgili öngörülen sağlık etkileri öncelikle gıda, su ve vektör kaynaklı hastalıklar, kıyı ve iç su baskınları gibi aşırı hava olaylarıyla ilişkili ölümler ve yaralanmaların yanı sıra sonuç olarak yetersiz beslenme veya kuraklıkların neden olduğu gıda kıtlığıdır. Hastalık, yaralanma, ekonomik kayıplar ve yer değiştirme ile ilişkili zihinsel sağlık etkileri de ölçülmesi zor olsa da önemli olabilir.
Gıda güvenliği, enerji üretimi, ekonomik kalkınma ve yoksulluğun azaltılması gibi konularda kilit bir rol oynamasına rağmen, “su” kelimesi nadiren uluslararası iklim anlaşmalarında yer almaktadır.

img
img