Su ve Edebiyat

img
img
Su ve Edebiyat

‘’Kainatta ne varsa suda yaşadı önce; üstümüzden su geçer doğunca ve ölünce’’ der Necip Fazıl Kısakürek.

Su; mitoloji, hikaye, destan (Yaratılış Destanı, Oğuz Kağan Destanı vb.) ve dini eserlerin bir kısmında kutsal anlamlarda kullanılmıştır. Türk edebiyatının hemen her döneminde “su” edebi eserlerin önemli konularından olmuştur.

Su, Kur’an-ı Kerim‟de Hûd Sûresi /7 ve Enbiyâ Sûresi/30‟da kainatın özü, cevheri olarak yer alır:

Su, “anâsır-ı erbaa” diye bilinen "toprak, hava, ateş, su‟ olmak üzere kainatı oluşturan dört temel unsurdan biridir. Anâsır-ı erbaa, felsefi bir terim olup bu dört temel unsurdan kuruluk, rutubet, sıcaklık ve soğukluğun oluştuğu söylenir.

Su, hemen hemen bütün mitlerde ve inanç sisteminde saflığın, temizliğin, hayat vermenin, günahlardan arınmanın, yok ediciliğin simgelerindendir. Su, halk yaşamında, hikaye, masal, mitoloji vb. olumlu ve olumsuz taraflarıyla yer alır. Örnek olarak masallarda „Çay Ninesi, Su Anası‟ gibi adlarla bilinen su ruhlarının kendilerine yapılan iyilik ve kötülük doğrultusunda, masal kahramanlarını su ile ödüllendirmesi ya da cezalandırması konu edilmiştir. Bu yaklaşım iyi su, kötü su düalizmini de açığa çıkarır.

Tasavvuf edebiyatının, önde gelen isimlerinden Yunus Emre, suyu hayatın ve yaratılışın cevheri olarak niteler. O, Allah aşkını dile getirirken bazen damladan (katre) deryaya (umman) döner, bazen suyun kendisi olur:
“Bir dem çıkar arş üzere bir dem iner tahte's-serâ
Bir dem sanasın katredür bir dem taşar umman olur”

img
img
img
img

Yunus, Hz. Muhammed (S.A.V.)'in ve Hz. Ali'nin yaratılmasını hatırlattıktan sonra, bir cevher denizine benzettiği Kur'an'dan söz eder. Hak kudretinden yaratılmış gevher denizinden içen Yunus kendinden geçmiştir.

Su sadece insanın değil, bütün canlıların hayat kaynaklarından biridir.

Tabiatın, dolayısıyla su imgesinin farklı kullanımları halk şiirinde çokça yer alır. Türk halk edebiyatında su, sevgilinin saflığını, temizliğini vb. ifade eden bir varlıktır. Örnek olarak Karacaoğlan'ın koşmalarında su motifi pınar, nehir, derya olarak görülmektedir ve genellikle sevgili (suna, ördek vb.) ile birlikte kullanılır.

Klasik Türk şiirinde su imgesi birçok şairin ilgi alanına girmiştir. Özellikle “su” redifli şiirlere Klasik şiirde çok rastlanır. Bu dönemin su temalı en meşhur manzumesi olan Fuzulî'nin “Su Kasidesi”nde başını taştan taşa vurarak gezen avare su, temiz yaratılışı ile dini ve kutsal bir yapıya bürünerek Hz. Muhammed'in (S.A.V.) yoluna uymuş ve insanlığa temiz yaratılışını açıkça göstermiştir:


“Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ kılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtâr‟e su”

Sezai Karakoç, “Yağmur Duası” şiirinde İslami yaşamda önemli yere sahip olan yağmur duası inanışından bahseder:


Yağmur duasına çıksaydık dostlar, Bulutlar yarılır gökler açardı.
Şimdi ne ihtimal, ne de imkan var. Göğe hükmetmekten kolay ne vardı,
Yağmur duasına çıksaydık dostlar!

Nazım Hikmet‟in “Masalların Masalı” şiirinde su ve güneş merkezde yer alır. Şair, su ile güneşin aşkından oluşan doğanın çocukları ve bütün canlılardan bahseder.


“Su başında durmuşuz, çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz. Suda suretimiz çıkıyor, çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize, çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze.

img
img
img
img

Su, çeşme kavramlarını anne/kadın imajını çağrıştıran bir yapıda Sezai Karakoç‟un “Köşe” (5. Kesit) şiirinde görmek mümkündür. Şair, yer altı sularına, karanlığa, korkulara karşı korunmak ister. Şair şiirin son kısmında “Sen bölünmez bir anne / Bir çeşme” diyerek su-anne imgesi oluşturur:


“Beni yer altı sularına karşı iyi savun
Tırnağını taşa sürten yitik keçilere karşı
Bu çeşmenin üç köşesinden hangisinden su içecek

Ben bölünmez bir şairsem
Sen bölünmez bir anne
Bir çeşme”

Su kavramı birçok şiirde "yağmur‟ imgesine dönüşerek yeni ve farklı anlamlar kazanır. Özellikle İslami gelenekte yağmur; bereket ve rahmet olarak karşılık bulur. “Nurullah Genç, "rahmet‟i çağrıştırması sebebiyle yağmur teşbihi çerçevesinde yaklaştığı uzun şiirinin sonunda Hz. Peygamber'e olan derin sevgisini, O'na bu dünyada kavuşamamanın hasretini dile getirir.”

“Yağmur, seni bekleyen bir taş da ben olsaydım
Çölde seni özleyen bir kuş da ben olsaydım
Dokunduğun küçük bir nakış da ben olsaydım
Sana sırılsıklam bir bakış da ben olsaydım"  

Necip Fazıl'ın “Su” başlıklı sekiz şiiri yer almaktadır. Şair suyu arıtıcı, her zaman temiz kalan ve rehberlik yapan kutsal bir unsur olarak ifade eder. Su bütün şiirler boyunca maddi ve manevi özellikleriyle ön plana çıkar:

img
img
img
img

Bir hamam ki, arınma gayesinden şaheser;
Arınmışların yeri, cennette nurlu Kevser.
Kainatta ne varsa suda yaşadı önce;
Üstümüzden su geçer doğunca ve ölünce.
İnsanlar habersizken yolların verâsından,
Gökle toprak arası su şaşmaz mecrasından.
Su kesiksiz hareket, zikir, ahenk, şırıltı;
Akmayan kokar diye esrarlı bir mırıltı.
Kâh susar, kâh çırpınır, kâh ürperir, kâh çağlar;
Su, eşyayı kemiren küfe ve pasa ağlar.
Su bir şekil üstü ruh, kalıplarda gizlenen;
Yerde kire battı mı, bulutta temizlenen…
Bu dünya insanlığa manevi hamam olsa;
Her rengiyle insanlık tek renkte tamam olsa…
Su duadır, yakarış, ayna, berraklık, saffet;
Onu madeni gökte altınlar gibi sarf et!

Necip Fazıl, “Su-1”de suyu, cennette nurlu Kevser ve arınma unsuru olarak ifade eder. Şair, “Su-2”de kainatta her şeyin önce suda yaşadığını ve suyun insanın doğum ve ölümünde kullanıldığını, “Su-3”te yaratılışın ilk yıllarında bile suyun kendi yolunu bildiğini söyler. Kısakürek, “Su-4”te suyu kesiksiz hareket, zikir, ahenk, şırıltı ve esrarlı bir mırıltıya, “Su-5”te suyun adeta susan, çırpınan, ürperen ve ağlayan bir canlı varlığa, “Su-6”da suyu yerde ve gökte var olan şekil üstü ruha benzetir. Necip Fazıl “Su-7”de suyu insanlık için manevi temizlik unsuru, “Su-8”de suyu dua, yakarış, ayna, berraklık ve saffet olarak niteler.

Necip Fazıl, su imgesini “Sakarya Türküsü” başlıklı şiirinde Türk İslam sentezli bir bakış açısıyla kullanır. “Necip Fazıl, Türk İslam ülküsüne sahip bir şairdir. Onun için Sakarya bu ideali simgelemektedir. Bu mefkûrede Sakarya yalnız değildir. Şair de ona eşlik etmektedir:” (Şengül, 2011: 113)

img
img
img
img

“İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak. Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kainat;
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!”

Şair mütefekkir İsmet Özel’in Bir Yusuf Masalı adlı eserinde "Münacaat" adlı şiirinin son bölümündeki:


"Şimdi tekrar ne yapsam dedirtme bana ya rabbi
Taşınacak suyu göster, kırılacak odunu
Kaldı bu silinmez yaşamak suçu üzerimde
Bileyim hangi suyun sakasıyım ya rabbbelalemin
Tütmesi gereken ocak nerde?"


sözleri, Uluslararası Su Kuyusu Yardım Derneğinin çalışma azminin ve dualarının başlangıç sloganıdır.