H20 Su
Su, kohezyon kuvvetine (aynı cins moleküllerin arasındaki çekim kuvveti) sahipsiz, renksiz, kokusuz ve tatsız sıvı bileşiktir. Kimyasal formülü (H2O) olup, 2 hidrojen ve 1 oksijen atomundan oluşur.
Su yüksek yüzey gerilimine sahiptir. Diğer bir deyişle yapışkan ve elastiktir; yüzeye ince bir tabaka halinde yayılmaktansa damlacıklar oluşturma eğilimi gösterir. Bu sayede yer çekimine karşı koyabilir ve düşey yüzeylerde bile tutulu kalır. Suyun damlacık oluşturması, bitkilerin köklerinden yapraklarına hareket edebilmesini sağlar.
Su, moleküller arasındaki çekim kuvveti sayesinde dağılmadan kalabilir. Bu sayede toprak altındaki boşluklarda rahatça hareket eder, bitkilerin su kanallarından kolaylıkla geçebilir.
Su iyi bir çözücüdür. 1 oksijen atomu, 2 hidrojen atomuna simetrik olmayan bir şekilde bağlanmaktadır. Bu simetrisizlik durumu dengesiz bir yük dağılıma sebep olmakta ve bu da su molekülüne polar, yani kutuplu bir özellik kazandırmakta, suyun bu özelliği çok iyi bir çözücü olmasını sağlamaktadır. Bu sebeple başta bitkiler ve suda yaşayan canlıların gereksinim duyduğu besin, mineral ve tuzlar için yaşamsal ehemmiyet taşır.
Su, doğada katı, sıvı ve gaz biçimde bulunabilir. Kutuplarda, dağlarda, akarsularda ve bulutlarda suyun farklı biçimlerini görebiliriz.
Su 0°C’de donar ve 100°C’de kaynar. Böylece suyun katı haldeki yoğunluğu, sıvı haline nazaran düşüktür. Bilinen bütün sıvılar sıcaklık düştükçe büzüşüp hacim kaybeder ve yoğunlaşırlar. Ama su +4°C’ye düşer ve arkasından kristalleşerek genleşmeye başlar. Bu nedenle suyun sıvı hali, katı halinden daha hafiftir. Bu sayede buz, suyun dibine batmaz, yüzer.
Suyun ısıyı iletme yeteneği öteki sıvılara bakılırsa dört kat daha yüksektir. Fakat donmuş haldeki su ve kar ısıyı iyi iletmez. Böylece buz tutmuş denizlerde soğuk hava buzu aşıp buzun altındaki deniz suyuna kolayca ulaşmaz veya karın örttüğü topraklarda bitkiler ve hayvanlar kar yardımıyla soğuktan korunurlar. Böylece, denizlerin üstü buzla kaplanırken, diplerde yaşam devam eder.
Susuzluğa dayanmak zordur. İnsan, hiçbir gıda almadan, yalnızca su içerek yaklaşık 40 gün boyunca yaşamını sürdürebilse de, susuzluğa ancak 10 gün dayanabilir. Henüz yaşamın ilk evresinde olan üç aylık bir fetüsün yüzde %95’i sudur. İnsan organizmalarının %62-67’si, hayvan organizmalarının %60-70’i sudan oluşur. İnsan organizmalarındaki suyun üçte ikisi hücre bünyesinde, geriye kalan kısmı ise dokular arası sıvıda ve kanda bulunur.
Su öz ısıya sahiptir. Bunun neden suyun sıcaklığını arttırmak yani moleküllerinin ortalama kinetik enerjisini arttırmak için çok sayıda moleküller arası hidrojen bağının kırılması zorunluluğudur. İdeal koşullarda su 0 santigratın altında donar ve +4 santigratta en yoğun haldedir. Su çok zayıf bir elektrolit olmasıyla birlikte, molekülleri arasındaki çekim kuvveti, yani kohezyon kuvveti yüksek bir maddedir. Su aynı zamanda hem asidik hem de bazik olarak davranabilir.